Teknolojiyi Teminata Döndürebilecek Bağımsız Kurul
Orakçıoğlu’nun, özellikle son on yılda artan bilişim teknoloji desteklerinin, sektöre yansımalarına ilişkin sorusuna Küçükpehlivan, sektörün daha çok donanım tabanlı büyük komünikasyon projelerinde bu tür ihtiyaçları olduğunu söyledi: “Bizim destek ihtiyaçlarımız, daha dokunulabilir değil de dokunulamaz konularda oluyor. Mesela kredi çekecek olan bir teknoloji şirketine, fabrikanı ipotek göster gibi yaklaşım olamıyor; çünkü bir fabrikası yok. Dolayısıyla burada bir hukuki altyapının, sektörün ürettiği yazılımları ya da teknolojiyi bir teminata döndürebilecek, bağımsız bir kurula ihtiyaç var. Belki de böylece bankalar, dokunabildiği şeye teminat derken, bizim sektör için de devletin, bir kamu kurumunun bu teminatlandırmayı sağlıyor olması lazım.”
Desteklere Enflasyon Etkisi
Mal satışı yapan sektörün faydalandığı desteklerin, bilişim sektörüne uymadığını; dolayısıyla Ticaret Bakanlığı’nın benzer katkıyı, sektöre uyumlandırarak vermeye başladığını belirten Küçükpehlivan, ancak ödemelerde gecikme ve enflasyona yenilme gibi sıkıntılarında söz konusu olduğunu söyledi: ”Örneğin 10 bin Euro bir fuar masrafı yaptığınızda, yarısı geri ödeniyor. Faturayı TL olarak gönderip başvuruyu yaptığınızda, ödenecek para size gelinceye kada,r enflasyonun da etkisiyle 2-3 bin Euro’ya düşüyor.”
Sektörün En Büyük Sorunu: Nitelikli Elaman
Bilişim sektöründe, eğitimli genç nüfusun önemine dikkat çeken Küçükpehlivan, Almanya örneği üzerinden eğitim-istihdam dengesini karşılaştırdı: “Türkiye ve Almanya nüfusları 85 milyon. Bizde üniversite okuyan öğrenci sayısı 7 milyonken, Almanya’da 3 milyon. Oysa Almanya’da istihdam sağlanmış nüfus 45 milyonken, bizde 30 milyon. Yani biz kullanma ihtimalimizden çok fazla üniversite öğrencisi yetiştirmeye çalışıyoruz. 100 tane iyi mühendis lazımken, 200 tane gönderiyorsunuz. Yani yüksek bir etiket veriyorsunuz ama gerekli yetenek yok. Bu bir başarı değil, başarısızlık. Sektörün en büyük sorunu bu. Dolayısıyla burada YÖK’ün çok ciddi bir reforma gidip üniversite ve kapasite sayısını kısıtlaması lazım.”
Kadrolu İngilizce Öğretmenimiz Var
Üniversitelerden nitelikli gençler gelmeyince, kendi elemanlarını yetiştirme yoluna gittiklerini kaydeden Küçükpehlivan, örnek olarak şirkette kadrolu bir İngilizce eğitmeni istihdam etmeye başladıklarını söyledi: “Şirkette şu an kadrolu bir İngilizce eğitmenimiz var. Çalışanlarımızın, yurt dışıyla çalışan-çalışma ihtimali olanların İngilizce seviyelerini arttıralım diye. Dolayısıyla insanımıza, ülkemize yatırım yapıyoruz ve bir şekilde ülkemize gelir olarak dönecektir diye düşünüyoruz.”
Dövizle Sözleşme Yasağından Vazgeçilmeli
Yazılımcıların yüksek maaşlarla çalıştığına dikkat çeken Orakçıoğlu, dövizle enflasyonun asla paralel gitmediğine ülkemizde, bu durumu nasıl yönetiyorsunuz? Sorusuna karşılık Küçükpehlivan, sektörde dövizle sözleşme yasağının bir an önce kaldırılması gereğinin altını çizdi: “Belirli bir büyüklüğün üstende ihracat yapabilen bizim gibi firmalar, bu sarsıntıyı daha az hasarla atlatıyor. Avrupa ve ABD’ye çok yakın olmasa da çalışanları mutlu edecek, kurumsal, liyakat esaslı bir sistem oturtan firmalar, bu süreci yönlendirebiliyor. Küçük işletmeler ise bu durumdan ciddi zarar görüyorlar. Bizim hala dövizle sözleşme yapmamız yasak. Bütün ödemelerimiz Türk lirasıyla yapalım; ancak çıpa alıp entegre edebileceğimiz bir altyapımız kalmadı. Globalle entegre olmuş bir dünyada, ihracatının yüzde 50’isini Avrupa Birliği’ne yapan bir ülkede, dövizle sözleşme yapamazsın demek veya bunu kısıtlamak, hakikaten bana manasız geliyor.”
Haritalarımızı Patentsiz Kullananlarla Dava Devam Ediyor
Orakçıoğlu’nun, “Bildiğim kadarıyla, iki dev otomobil markasıyla davanız vardı. O konuda son durum nedir? Şeklindeki sorusuna Küçükpehlivan, navigasyon sistem kaynaklarını, farklı yöntemlerle korumaya aldıklarını söyledi. Davanın birisinin çözüldüğünü aktaran Küçükpehlivan, otomobilde karşımıza çıkan navigasyon sisteminin kaynağına, gerekli ödemeyi yapmadan, çaktırmadan kullanabilir miyiz yoluna girenlerin olduğunu kaydetti: “Bir tuzaklama yöntemi ile bazı çalışanlarımızın isimlerini bazı sokaklara verdik. Bu sayede izinsiz kullanımı tespit edebiliyoruz. Yani bazı çalışanlarımızın isimleri, şehirlerin bazı sokaklarında noterden de onaylı bir şekilde işlenmiş oldu. Oluşan zararın tazmin edilmesi gerekiyor. Hukuki süreç devam ediyor.”
Depremde Kesintisiz İletişim Senaryoları Çalışılmalı
Deprem sonrası iletişim kesintilerinin doğurduğu kaos ortamına vurgu yapan Orakçıoğlu, bu konuda neler yapılabilir? Şeklindeki sorusuna karşılık Küçükpehlivan, yeni nesil düşük bant teknolojiler hakkında bilgi verdi: “Depremde GSM çöktü. Telsizde de belli bir kapasite var. ‘Üçüncü, dördüncü iletişim metotları var mıdır?’ ‘Nasıl çözebiliriz?’ araştırıyoruz. Örneğin LoRa gibi değişik teknolojiler var. Fotoğraf, videodan ziyade daha az data taşıyabilen, ‘sağım’, ‘yardım istiyorum’, ‘aracımla hizmete çıkabilirim’ türü iletişimi sağlayacak sistemlerin, belki dronlarla, helikopterlerle ya da arazi araçlarıyla mobil olarak götürülebilmesini sağlamak lazım. GSM yedekleyici telsiz altyapısı, zaten yüzde 80-90 ana sorunları çözüyor. Sistemin zarar görme ihtimaline karşılık, oraya mobil olarak götürülebilmesini sağlamak lazım.
6 Şubat depreminde, özellikle telsiz altyapısını faal kullanabilecek, telsizleri le birlikte görev yapacak kişilerin, sahada olamadıklarına dikkat çeken Küçükpehlivan, “Dolayısıyla oradan ders alındı; büyük ihtimalle böyle bir derdimiz olmayacak diye umuyoruz. Ancak İstanbul gibi çok kritik bir yerde, en düşük ihtimale göre bile senaryoların çalışılması gerekiyor.” dedi.
112’ye Özel Algoritma Hayat Kurtarıyor
Sağlık Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile birçok yerde çalıştıklarını belirten Küçükpehlivan, 155, 110 gibi bütün acil durum numaralarının, tek çatı altında “112 Acil Çağrı’ olarak toplandığını hatırlattı. 112’ye gelen çağrının, acil müdahale ekiplerine aktarılıp, daha hızlı müdahale yönünde bazı teknolojik gelişmeler sağladıklarını kaydeden Küçükpehlivan, “Bu iyileşme sayesinde yaklaşık çağrının, doğru koordinata çevrilmesini 1,5 dakikalardan ortalama 17 saniyelere indirdik. Burada zamanla yarışılan yaklaşık bir dakikayı insanımızın hayatına, ambulans şoförünün önüne koymuş olduk. Geliştirdiğimiz algoritma ile emniyet şeridi olan yollarda, trafik varsa bile önceliği ambulansa verebilecek ve fermuar sistemine uygun rotalamayı gerçekleştirdik. Böylece ambulansların olay yerine intikalinde yaşanan kazaları da, yarı yarıya indirdiğimizi gördük. Sistemin itfaiye araçlarına da uyarlanması çalışmaları da devam ediyor.”