Küçükpehlivan’dan, EKOTÜRK’e Özel Açıklamalar

Başarsoft Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Türkiye Yazılım Meclisi Yazılım İhracatı Komite Başkanı Alim Küçükpehlivan, EkoTürk Tv’de Ahu Orakçıoğlu’nun sunduğu Gün Ortası programının canlı yayın konuğu oldu.

Programda Başarsoft’un başarı hikayesi başta olmak üzere, yazılım desteklerinden dövizle sözleşme yasağına, yapay zekadan bilişim okuryazarlığına kadar, sektörle ilgili pek çok konu gündeme geldi.

‘Sağlık Teknokenti’ ve Yapay Zeka

Türkiye’de bir ilk olarak açılışı gerçekleşen, ‘Sağlık Teknokenti’ne atıfta bulunan Orakçıoğlu’nun, “Sağlıkta yapay zeka uygulamalarına ilişkin düşünceleriniz nelerdir?” soruna karşılık Küçükpehlivan, pandemi sonrası yaşanan gelişmelere dikkat çekti.

Türkiye’de pandemi sonrası bilişim teknolojilerinin sağlıkta yaratabileceği farkın, daha ciddi bir şekilde görüldüğünü belirten Küçükpehlivan, sağlık çalışanlarının da hasta olabileceği durumlar içinde, olabildiğince teknolojiden faydalanılması gereğine vurgu yaptı.

Günümüzde bazı teşhis ve analizlerde yapay zekanın, ortalama seviyenin yüzde 20 önüne geçtiğini söyleyen Küçükpehlivan, “Hukuki olarak imza atacak bir doktor adı yazma gerekliliği olduğu için teşhisler, yapay zekaya değil de bir doktora veriliyor. Onun için yapay zeka, şu an doktorlara yardımcı olarak çalışıyor. Yapay zekanın birinci getirdiği avantaj, çok büyük verilere, çok hızlı bakabilmesi. Önceden elde edemediğiniz bir yeteneğe kavuşuyorsunuz. Dolayısıyla teknoloji, sağlıkta da ciddi bir açılım yaratacak” dedi.

30 Milyon Binayı Koordinatlandırdık

Başarsoft’un Google, Yandex gibi devasa şirketlere harita servis sağlayıcısı olduğunu belirten Orakçıoğlu, bu alandaki son gelişmeleri sordu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dahil olmak üzere, yaklaşık 30 milyon binanın (hane değil), kapı numarasını koordinatlı olarak ürettiklerini belirten Küçükpehlivan, şunları söyledi: “Koşu nasıl bir adımla başlıyorsa, biz de bir bina ile başladık yıllar önce. İlk olarak sokak adlarını, kapı numaralarının başlangıç bitişlerini toplayarak başladık. Kameralı sistemlerle araçlarımız veri topluyor ve o görüntüleri yapay zeka ile işliyoruz. İnsan katkısı da fazlasıyla var.“

En Güncel Harita Apple Maps’te

Navigasyona rağmen, bir adrese gitmede zaman zaman problemler yaşanabilmesinin sebebini soran Orakçıoğlu’na cevaben ise Küçükpehlivan, yapay zeka faktörüne dikkat çekti: “Google haritalarına yapay zeka etkisi girdi. Örneğin girilmez bir yol gördüğünüzde girmiyorsunuz. Ancak bazı sürücüler o yola girdiğinde, Google bu yol galiba çift yön diyerek artık oradan rota çizmeye başlıyor. Dolayısıyla eşimiz, dostumuz bize, haritalarda bir hata var diyor. Aslında hata, yapay zekanın bizlere çok uyumlanmamasından gelen, yorumdan oluşan bir hata diyebiliriz. O yüzden en güncel haritalar Apple Maps’te. Çünkü haritaları doğrudan Başarsoft’tan alıyorlar.”

Depremin Ardından Dönüşüm Haritalandırılıyor

Orakçıoğlu’nun, “Depremin ilk anından itibaren Başarsoft olarak İhtiyaç haritası ile yardımların oraya ulaşmasında inanılmaz işler yaptınız. Bir yılın ardından bölgedeki durum nedir?” sorusuna ise Küçükpehlivan, şu anda bölgedeki adres dönüşümlerini haritalandırdıklarını ifade etti.

Bölgede artık nereler konutsuz, nereler kalıcı konut, nerelerde kargo altyapısı çalışması gerekiyor gibi yeni konum ihtiyaçlarının altını çizen Küçükpehlivan, “Ticaretin dönmesi, bölgede üretilen ürünlerin satılması gerekiyor. Dolayısıyla bütün bunların, hala konuma ihtiyacı var ve dönüşüm içerisinde. Biz bu tür çalışmaları, önceden inşaatlar başladığında hazır olarak alabiliyoruz. Fakat yayına alıp onları haritanın içerisine koyup güncel olarak yayınlayabilmek, haritaları yayınlayan kurumların döngülerine bağlı. Mesela belli şirketler, orayı belki bir yıl sonra gündeme alacaklar; ama bizim haritalarımızda, devletle yaptığımız işlerde Emniyetle, 112 ile yaptığımız işlerde de, haritaları ayda bir güncelliyoruz ve çok hızlı yayına alınıp, kullanıma geçiriliyor.”

27.Yılında Bir Başarı Hikayesi: Başarsoft

Orakçıoğlu’nun “Başarsoft’un kuruluş hikayesini tekrar hatırlatmak istersek neler söylersiniz?” sözlerine ise Küçükpehlivan, 1997 yılında Ankara’da, Başar Emlak Ofisi’nin bir odasında, sıfırdan başladıklarını söyledi: “Bir iş fikri oluştuğunda, her girişimci gibi sorun çözmek ve bir değer yaratmak üzere şirketin pozisyonlanması gerekiyor. Hepimiz hatırlarız; bir sokağa girdiğimizde, bir yer kazılmışsa, eve vardığınızda ya elektrik ya su yoktur ya da hepsi yoktur. Tabi bunların hepsi bir sorun teşkil eder. Bu altyapı, yani görünmeyen bilgilerin, bir şekilde dijitalde takip edilmesi ihtiyacı vardı. Biz Başarsoft olarak üç mühendis şirketi kurduk ve üçümüzün de iyi bildiği konuları bir araya getirip, şehirde yaşayan şehirlinin aldığı hizmeti, dijitalle birleştirebilecek bir altyapı üzerine şirketi kurguladık.”

100 Kargonun 95’i, Başarsoft’la Adreslerine Ulaşıyor

Uydu görüntüsü, GPS, akıllı telefonların olmadığı ilk zamanlarda, kağıt üzerinde, arşivlerde bulunan haritaları tarayıp, onları bilgisayar ortamına attıklarını belirten Küçükpehlivan, günümüzde ise 100 kargonun 95’inin Başarsoft ile adreslerine ulaştığını söyledi.

Bugün aslında Başarsoft’u, herkesin cebindeki navigasyondan tanıdığına dikkat çeken Küçükpehlivan, esas gelir kalemlerinin ise işletmelerin, müşterileriyle buluşmalarını sağlayan adres ve rotalama süreci olduğunu kaydetti: “Bugün 100 kargodan 95’i bizimle çalışıyor. Evlerinize gelen pizzaların, hamburgerlerin teslimatlarında; evinize iki saat sonra geleceğiz gibi kargocuların gönderdiği mesajların altyapılarında, Başarsoft kurgulaması var. Böylece kargo şirketlerini sürece dahil ettik ve kargo şirketleri aynı zamanda bizim harita partnerimiz oldular. Böylece kargo şirketi, yeni yakaladığı bir adresi bizle paylaştığında, biz onu B şirketiyle de paylaştığımız için birbirlerine olan rekabetten soyutlayarak, bir katma değer yarattık. Bu senaryoyu harita üretiminde uygulayabildiğimiz için çok ciddi bir fark yarattık.”

Teknoloji Okuryazarlığı Şart

Orakçıoğlu’nun, artan teknoloji kullanımının geleceği ve teknoloji okuryazarlığı konusunda ki görüşlerini sorduğu Küçükpehlivan, cevaben şunları söyledi: “Tahayyül etmek çok kolay değil. Yani şehre gelmiş bir köylü, hiç okuma yazma bilmiyorsa ve etrafta soru soracağı kimsesi yoksa, hiçbir yere gidemez. Yani teknolojiyi bilmeyen de bu hale gelecek. Dolayısıyla mutlaka teknolojik okuryazarlık şart.”

Teknolojiye, özellikle pandemi sürecinde hızlı bir adaptasyon sağlandığına dikkat çeken Küçükpehlivan, asıl önemli olanın teknolojide tüketici moddan, üretici moda geçilmesi olduğunu söyledi: ‘Pandemide evdeki annelerimiz, babalarımız bizle yazışmaya, mesajlaşmaya başlamadılar mı? E-Ticaret sitelerinden sipariş vermeye başlamadılar mı? Dolayısıyla teknoloji aynı zamanda kolay da geliyor. Eskisi gibi bir büyülü, anlaşılmaz, kompleks bir yapı da değil yani. Burada sıkıntı, gittikçe daha fazla tüketici modunda olmamız. Üretici moduna geçebilmek için kıymetli eforlar sarf ediliyor ama teknoloji geliştiren şirketlere, pozitif ayrımcılık sürecini de devam ettirmemiz lazım.”

Teknolojiyi Teminata Döndürebilecek Bağımsız Kurul

Orakçıoğlu’nun, özellikle son on yılda artan bilişim teknoloji desteklerinin, sektöre yansımalarına ilişkin sorusuna Küçükpehlivan, sektörün daha çok donanım tabanlı büyük komünikasyon projelerinde bu tür ihtiyaçları olduğunu söyledi: “Bizim destek ihtiyaçlarımız, daha dokunulabilir değil de dokunulamaz konularda oluyor. Mesela kredi çekecek olan bir teknoloji şirketine, fabrikanı ipotek göster gibi yaklaşım olamıyor; çünkü bir fabrikası yok. Dolayısıyla burada bir hukuki altyapının, sektörün ürettiği yazılımları ya da teknolojiyi bir teminata döndürebilecek, bağımsız bir kurula ihtiyaç var. Belki de böylece bankalar, dokunabildiği şeye teminat derken, bizim sektör için de devletin, bir kamu kurumunun bu teminatlandırmayı sağlıyor olması lazım.”

Desteklere Enflasyon Etkisi

Mal satışı yapan sektörün faydalandığı desteklerin, bilişim sektörüne uymadığını; dolayısıyla Ticaret Bakanlığı’nın benzer katkıyı, sektöre uyumlandırarak vermeye başladığını belirten Küçükpehlivan, ancak ödemelerde gecikme ve enflasyona yenilme gibi sıkıntılarında söz konusu olduğunu söyledi: ”Örneğin 10 bin Euro bir fuar masrafı yaptığınızda, yarısı geri ödeniyor. Faturayı TL olarak gönderip başvuruyu yaptığınızda, ödenecek para size gelinceye kada,r enflasyonun da etkisiyle 2-3 bin Euro’ya düşüyor.”

Sektörün En Büyük Sorunu: Nitelikli Elaman

Bilişim sektöründe, eğitimli genç nüfusun önemine dikkat çeken Küçükpehlivan, Almanya örneği üzerinden eğitim-istihdam dengesini karşılaştırdı: “Türkiye ve Almanya nüfusları 85 milyon. Bizde üniversite okuyan öğrenci sayısı 7 milyonken, Almanya’da 3 milyon. Oysa Almanya’da istihdam sağlanmış nüfus 45 milyonken, bizde 30 milyon. Yani biz kullanma ihtimalimizden çok fazla üniversite öğrencisi yetiştirmeye çalışıyoruz. 100 tane iyi mühendis lazımken, 200 tane gönderiyorsunuz. Yani yüksek bir etiket veriyorsunuz ama gerekli yetenek yok. Bu bir başarı değil, başarısızlık. Sektörün en büyük sorunu bu. Dolayısıyla burada YÖK’ün çok ciddi bir reforma gidip üniversite ve kapasite sayısını kısıtlaması lazım.”

Kadrolu İngilizce Öğretmenimiz Var

Üniversitelerden nitelikli gençler gelmeyince, kendi elemanlarını yetiştirme yoluna gittiklerini kaydeden Küçükpehlivan, örnek olarak şirkette kadrolu bir İngilizce eğitmeni istihdam etmeye başladıklarını söyledi: “Şirkette şu an kadrolu bir İngilizce eğitmenimiz var. Çalışanlarımızın, yurt dışıyla çalışan-çalışma ihtimali olanların İngilizce seviyelerini arttıralım diye. Dolayısıyla insanımıza, ülkemize yatırım yapıyoruz ve bir şekilde ülkemize gelir olarak dönecektir diye düşünüyoruz.”

Dövizle Sözleşme Yasağından Vazgeçilmeli

Yazılımcıların yüksek maaşlarla çalıştığına dikkat çeken Orakçıoğlu, dövizle enflasyonun asla paralel gitmediğine ülkemizde, bu durumu nasıl yönetiyorsunuz? Sorusuna karşılık Küçükpehlivan, sektörde dövizle sözleşme yasağının bir an önce kaldırılması gereğinin altını çizdi: “Belirli bir büyüklüğün üstende ihracat yapabilen bizim gibi firmalar, bu sarsıntıyı daha az hasarla atlatıyor. Avrupa ve ABD’ye çok yakın olmasa da çalışanları mutlu edecek, kurumsal, liyakat esaslı bir sistem oturtan firmalar, bu süreci yönlendirebiliyor. Küçük işletmeler ise bu durumdan ciddi zarar görüyorlar. Bizim hala dövizle sözleşme yapmamız yasak. Bütün ödemelerimiz Türk lirasıyla yapalım; ancak çıpa alıp entegre edebileceğimiz bir altyapımız kalmadı. Globalle entegre olmuş bir dünyada, ihracatının yüzde 50’isini Avrupa Birliği’ne yapan bir ülkede, dövizle sözleşme yapamazsın demek veya bunu kısıtlamak, hakikaten bana manasız geliyor.”

Haritalarımızı Patentsiz Kullananlarla Dava Devam Ediyor

Orakçıoğlu’nun, “Bildiğim kadarıyla, iki dev otomobil markasıyla davanız vardı. O konuda son durum nedir? Şeklindeki sorusuna Küçükpehlivan, navigasyon sistem kaynaklarını, farklı yöntemlerle korumaya aldıklarını söyledi. Davanın birisinin çözüldüğünü aktaran Küçükpehlivan, otomobilde karşımıza çıkan navigasyon sisteminin kaynağına, gerekli ödemeyi yapmadan, çaktırmadan kullanabilir miyiz yoluna girenlerin olduğunu kaydetti: “Bir tuzaklama yöntemi ile bazı çalışanlarımızın isimlerini bazı sokaklara verdik. Bu sayede izinsiz kullanımı tespit edebiliyoruz. Yani bazı çalışanlarımızın isimleri, şehirlerin bazı sokaklarında noterden de onaylı bir şekilde işlenmiş oldu. Oluşan zararın tazmin edilmesi gerekiyor. Hukuki süreç devam ediyor.”

Depremde Kesintisiz İletişim Senaryoları Çalışılmalı

Deprem sonrası iletişim kesintilerinin doğurduğu kaos ortamına vurgu yapan Orakçıoğlu, bu konuda neler yapılabilir? Şeklindeki sorusuna karşılık Küçükpehlivan, yeni nesil düşük bant teknolojiler hakkında bilgi verdi: “Depremde GSM çöktü. Telsizde de belli bir kapasite var. ‘Üçüncü, dördüncü iletişim metotları var mıdır?’ ‘Nasıl çözebiliriz?’ araştırıyoruz. Örneğin LoRa gibi değişik teknolojiler var. Fotoğraf, videodan ziyade daha az data taşıyabilen, ‘sağım’, ‘yardım istiyorum’, ‘aracımla hizmete çıkabilirim’ türü iletişimi sağlayacak sistemlerin, belki dronlarla, helikopterlerle ya da arazi araçlarıyla mobil olarak götürülebilmesini sağlamak lazım. GSM yedekleyici telsiz altyapısı, zaten yüzde 80-90 ana sorunları çözüyor. Sistemin zarar görme ihtimaline karşılık, oraya mobil olarak götürülebilmesini sağlamak lazım.

6 Şubat depreminde, özellikle telsiz altyapısını faal kullanabilecek, telsizleri le birlikte görev yapacak kişilerin, sahada olamadıklarına dikkat çeken Küçükpehlivan, “Dolayısıyla oradan ders alındı; büyük ihtimalle böyle bir derdimiz olmayacak diye umuyoruz. Ancak İstanbul gibi çok kritik bir yerde, en düşük ihtimale göre bile senaryoların çalışılması gerekiyor.” dedi.

112’ye Özel Algoritma Hayat Kurtarıyor

Sağlık Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile birçok yerde çalıştıklarını belirten Küçükpehlivan, 155, 110 gibi bütün acil durum numaralarının, tek çatı altında “112 Acil Çağrı’ olarak toplandığını hatırlattı. 112’ye gelen çağrının, acil müdahale ekiplerine aktarılıp, daha hızlı müdahale yönünde bazı teknolojik gelişmeler sağladıklarını kaydeden Küçükpehlivan, “Bu iyileşme sayesinde yaklaşık çağrının, doğru koordinata çevrilmesini 1,5 dakikalardan ortalama 17 saniyelere indirdik. Burada zamanla yarışılan yaklaşık bir dakikayı insanımızın hayatına, ambulans şoförünün önüne koymuş olduk. Geliştirdiğimiz algoritma ile emniyet şeridi olan yollarda, trafik varsa bile önceliği ambulansa verebilecek ve fermuar sistemine uygun rotalamayı gerçekleştirdik. Böylece ambulansların olay yerine intikalinde yaşanan kazaları da, yarı yarıya indirdiğimizi gördük. Sistemin itfaiye araçlarına da uyarlanması çalışmaları da devam ediyor.”

Yazılı ve Görsel Basında Başarsoft

Bizden Haberler’i İncelediniz mi?