Son 10 yılda Dubai’ye üçüncü kez gittiğini belirten Küçükpehlivan, Dubai’nin bilişim ve teknoloji alanında ciddi bir gelişim içerisinde olduğunu kaydetti. “50 yaşında bir ülke ve ilk çıkışında ana geliri petrol ama bugün gelirinin yüzde 30’u petrol ve doğalgaza dayalı. Belirli teknoloji başlıkları hedeflenmiş ve yıllardır bu alanlarda gerekli hem hukuki hem ticari altyapılarını güncel tuttuklarını görüyorum. Bizim açımızdan Dubai, hem bir pazar hem de Ortadoğu ve tüm dünya pazarlarına kritik bir sıçrama noktası olabilecek durumda. Hedefleri zaten bölgenin ‘Silikon Vadisi’ olmak.”
Kapalı Alan Navigasyon Çalışmalarını Başlattık
Etkinlikte, özellikle ‘Akıllı Şehirler’ çerçevesinde muhatapları ile görüşmeler yaptıklarını kaydeden Küçükpehlivan, Başarsoft olarak Dubai’de kapalı alanlar için navigasyon çalışmalarını başlattıklarını belirtti: “Havaalanına indiğinizde 45 derece sıcaklık karşılıyor sizi. Dolayısıyla hayatın yüzde 95’i kapalı alanlarda geçiyor. Başarsoft olarak gerek kapalı alan navigasyonu, gerekse akıllı şehir uygulamalarımızı, muhataplarımıza bire bir aktarma fırsatı yakaladık.”
Türk Girişimcilere Destek
Programda, Dubai’de Türk girişimcilere yönelik desteklerden de bahseden Küçükpehlivan; Yıldız Teknik Üniversitesi’nin, Dubai’deki Türk Ticaret Merkezi’nin yeni işleticisi olduğunu ve bu amaçla kurulan ‘Starcamp Global’in, Türk girişimcilere hem çalışma vizesi hem de iletişim ve altyapı desteklerini, cüzi ücretlerle sunduğunu söyledi.
‘Türkiye Yüzyılı’ için Bir Hayalim Var!
Türkiye’nin yazılımcılar için konumu, iklimi ve genç nüfusu ile çok ciddi bir potansiyele sahip olduğunu belirten Küçükpehlivan; gerekli altyapı yatırımları ile ‘Türkiye Yüzyılı’ hayaline çok daha hızlı ulaşmanın mümkün olduğunu söyledi:
“Bir hayalim var. Örneğin Finlandiyalı bir şirket, çalışanlarını Türkiye’ye getirmiş, İzmir Seferihisar’da çok büyük bir kompleks kurmuş. Orada aileleriyle yaşıyor ve çalışıyorlar. Deniz, doğa her şey çok güzel ama bizim orada maalesef internetimiz 2 Mb. Bu tür operasyonları yapabilmemiz mümkün değil. Şirketimin çalışanları bile, tatil beldelerinde online toplantıda sorun yaşıyor. Bütün dünya bilişim şirketlerini ülkemize çekebilmemiz lazım.”
Savaş sebebiyle Rusya ve Ukrayna’dan ayrılan yazılımcıların İsrail ve Dubai’ye gittiklerini söyleyen Küçükpehlivan, hukuki güvence, ailelerin ihtiyaçlarını karşılayabileceği altyapılar, çocuklarının okulları, sağlık, ulaşım ve vergilendirme gibi başlıklarda gerekli altyapı hazırlandığında, Türkiye’nin bölgenin cazibe merkezi olacağını kaydetti: “Doğamız çok mükemmel. Dubai havaalanına indiğinizde sanki saunaya girmişsiniz gibi. İstanbul’a indiğinizde ise çok ferah bir ülkeye geldiğinizi anlıyorsunuz. Çok basit düzenlemelerle, milyarlarca dolar ülkemize gelebilir. Şunu anlayamıyorum. 6 milyar dolara Çanakkale’ye köprü yaptık. Ekonomik çarpanı nedir? Aynı paraya Türkiye’ye fiber altyapı döşeseydik, ekonomik çarpanı çok daha fazla olacaktı. Köprü yapılmasın demiyorum ama önceliklendirmek lazım. Bu anlayışla yüzyılı kaçırmak üzereyiz. Petrolü, doğalgazı olan ülkeler bile, geleceği bilişim teknolojilerinde görmüşler.”
Kamuda Yerli Yazılım Oranı Artırılmalı
Özellikle kamuda, yerli yazılım kullanımın artırılmasına yönelik bir envanter çalışması yapılması gereğine dikkat çeken Küçükpehlivan, konunun hem milli güvenlik hem de yerli yazılımcıya güven anlamında vazgeçilmez önemde olduğunu kaydetti: “Diyelim bir kurumumuzda yüzde 70 yabancı yazılım kullanılıyor. ‘Seneye bunu yüzde 60 çekeceksin, yerine yerli yazılım kullanacaksın’ gibi hedefler koyarak yönetilebilir hale getirmeliyiz. Bu sayede hem bir milli güvenlik kazancımız olacak hem de referans ve güven anlamında sektör kazanacak. Düşünün, bir telekomünikasyon yazılımınız var ve bu yazılımı örnek veriyorum Türk Telekomünikasyon şirketleri kullanmıyorsa, siz Dubai Telekoma gittiğinizde, ‘Referanslarınız arasında Türk firması niye yok?’ diye soruluyor. O yüzden, özellikle kamu yöneticilerimiz, ‘Ben şu kadar yabancı yazılımdan, şu kadar yerli yazılıma geçtim’ diyerek başarılarını bu şekilde gösterebilmeliler. Net tespitler yapılıp, hedefler konulması lazım.”
Doğru Vergilendirmeyle Gelişim Olur
Sektörün vergilendirme konusunda ciddi sıkıntı içinde olduğunu vurgulayan Küçükpehlivan, sektörü büyütmek için verilen desteğin, sonradan geri istenmesinin de doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi: “Seçimden önce, girdisi çok düşük olan bir endüstriye demişsiniz ki; ‘Sizin ihracat yapmanızı istiyoruz, destekleyeceğiz. Bize ödeyeceğiniz vergi, stopaj ve benzerlerinden yüzde 15’ini almayacağız. Siz bununla nitelikli personel istihdam edin, uluslararası ürün geliştirin’ demişsiniz. Sonra da ‘Biz vazgeçtik, verdiğimiz yüzde 15’in, 10’unu geri verin’ diyorsunuz. Biz o parayı zaten harcadık. Bunu da tüm şirketlere değil, zaten desteğe ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz şirketlere yapıyorsunuz. Yabancı yatırımcı gelmiş bir milyon dolar para yatırmış. ‘Siz o paradan 100 bin dolarını geri verin, ben deprem yardımı olarak kullanacağım’ diyorsunuz. Bunu herkesten isteyin o zaman. Bu karar, bütün sektörü zora sokacak, ülkeye bakışı değiştirecek bir adım oldu. Bu durumun düzelmesi için Hizmet İhracatçıları Birliği olarak yetkilileri bilgilendiriyoruz. Vergiye karşı değiliz. Sadece, doğru vergilendirmeyle gelişimin olacağını düşünüyoruz.”
Akıllı Şehir için Bütüncül Yaklaşım Gerekli
Programda Ünsalan’ın “Doğru bir ‘Akıllı Şehir’ yaklaşımı nedir ve nasıl olmalıdır?” Sorusunu ise Küçükpehlivan şu şekilde cevaplandırdı: “Aslında ‘Akıllı Şehir’de olması gereken şey, kentin yaptığı-ürettiği bütün operasyonu, kentte yaşayan vatandaşa yeni bir karar verme mekanizması şeklinde dijitalleştirilmesi; yani önceden yapamadığı bir şeyi, yapabilir hale getirmesini sağlamaktır. Belediye otobüslerine GPS takılıp, yöneticinin otobüsleri ekranında görmesini sağlamak, aslında dijital dönüşüm demek olmuyor. Ben Acıbadem’e gideceğim ve oturduğum yerde Çekmeköy ise, bana o yönde giden otobüsün, 5 dakika sonra evimin önüne geleceğini söyleyebilir olduğu anda, aslında bir dijital dönüşümü tamamlamış olabiliyoruz. Bugün az gelişmiş Avrupa ülkelerinde, Romanya’da Bulgaristan’da yıllardır cep telefonlarından SMS ile park ücretlerini ödeyebiliyorlar. Ama maalesef bizde, otopark ücretini bile manuel topluyorsanız, Akıllı Şehir uygulamalarında çok ileri örneklere rağmen, tutarlı olamıyorsunuz demektir. Dolayısıyla bütüncül bir yaklaşım sergilemek lazım.”