‘Bir Milyon Yazılımcı’ önemli bir adım
Özyol’un, “Özellikle yazılım sektöründe bir beyin göçü gündemde. Bu konuda Türkiye’nin durduğu yer neresi? sorusuna ise Küçükpehlivan, yabancı firmaların vergi yüklerinden ari olarak, Türk yazılımcılarını çalıştırabilir olmasının yarattığı kan kaybından söz etti: “Örneğin bir tekstil işçisini düşünelim. Yandaki fabrika, aynı işçiye iki katı maaş verirse, o işçiyi tutamazsınız ve orada işe girer. Bilişim sektöründe ise o kişi hiç yerinden ayrılmadan, özellikle pandemi sonrası dünyanın herhangi bir yerine hizmet üretebilir hale geldi. Ayrıca döviz kazandırıcı faaliyet olduğu için teşvik edilir hale de geldi. Bizim çalışanlarımız gelir vergisi gibi stopaj gibi yüklere tabi iken, bir Amerikalı ya da Alman firma, Türkiye’deki çalışanını bu yüklerden de ari olarak çalıştırabilir hale geldi. Dolayısıyla sektör ciddi anlamda kan kaybetti. Bu durumun önüne geçmek için Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kurduğu ‘Bir Milyon Yazılımcı’ platformu önemli bir adım. Bu girişim ilk mezunlarını verdi ancak bu sayı, sektör ihtiyacının çok altında.”
Yabancı dil vazgeçilmez önemde
Yazılım sektöründe yabancı dilin vazgeçilmez önemde olduğunu ifade eden Küçükpehlivan, bu konuda Başarsoft olarak, sektöre de örnek olabilecek bir uygulamaya imza attıklarını kaydetti: “Kendi firmamızdan örnek verecek olursak, yazılımcınızın aynı zamanda online toplantıda İngilizce konuşabilecek durumda olması lazım. Bu ihtiyaca binaen kendi bünyemizde, çalışanlarımızın dil gelişimi için İngilizce öğretmeni istihdam ettik.”
Deprem vergisi dezavantaj oluşturdu
Depremle birlikte tüm şirketlere gelmesi beklenen deprem vergisinin, sadece devlet desteklerinden faydalanan girişim ve yatırımcılar üzerinde yoğunlaştığına vurgu yapan Küçükpehlivan, Bu durumun sektör açısından ciddi bir dezavantaj oluşturduğunu belirterek; “Bu sorunları yetkililere iletmemize rağmen, seçim gündemi araya girdi. Umuyoruz ki seçimlerden sonra bu durum düzeltilecektir” dedi.
Sektör ciddi bir gelir farkı yaşıyor
Sektörün yaşadığı başka bir sıkıntının da, döviz kurlarından dolayı yaşandığına dikkat çeken Küçükpehlivan, döviz kurunda yaşanan ataktan sonra ciddi bir gelir farkı yaşandığını söyledi: “Başka bir sorunda, Türkiye’deki maliyetlerimizi artıramadık. Sözleşmelerimiz, bir enflasyon oranı ile bağlı olduğu için ve bu oranı pazardaki gerçek rakamlarla eşleştiremediğimiz için, çalışanlarımıza yüzde 100, yüzde 150 zamlar yapmak zorunda kaldık. Ancak sözleşmelerimizi bu şekilde güncelleyemedik. Bu durumda, sektördeki oyuncuların zayıflaması demek. Bu konuda da ciddi bir destek ihtiyacımız olduğu kesin.”
‘Bilişim İhracatçıları Birliği’ yakında
Özyol’un, “Türkiye’nin hizmet ihracat stratejisinin temeli nedir?” sorusuna ise Küçükpehlivan, yıllın ikinci yarısında ‘Bilişim Hizmetleri Birliği’ni kurma yolunda girişimleri olduğunu belirterek; bu sayede sektörün daha çok beyana dayalı yapısının yerine, daha net tanı ve takibinin yapılabileceğini söyledi: “Ülkemiz uzun yıllar mal ihracatı üzerine yoğunlaşmış ve bütün mevzuat da ona göre kurgulanmış. Yaklaşık beş yıl önce ‘Hizmet İhracatçıları Birliği’ kuruldu. Bu birlikle birlikte, mevzuatta güncellenmeye başladı. Buna göre alt komiteler şeklinde, on hizmet sektörü belirlendi. Bilişimde bunlardan birisi. Mevzuatla birlikte sektörümüz destekleri de kullanmaya başladı. Bilişim sektörü olarak hızlı bir büyüme gerçekleştirdik. Üye sayımızı 1.500’e ulaştırdık. Yılın ikinci yarısında da ‘Bilişim İhracatçıları Birliği’ kurma yolunda girişimlerimiz var. Önümüzdeki on yıl içerisinde, hizmet ihracının çok hızlı bir şekilde artacağını ve ekonomiye katkısının da çok daha büyük olacağını öngörüyorum. Bu aynı zamanda gelişmiş ekonomilerle entegrasyon demek. Özellikle ‘Bilişim İhracatçıları Birliği’ne geçişle birlikte sektörün daha net tanımlanabilir hale geleceğini söyleyebiliriz. Şu an bilişim ihracının kayda alınması kolay değil, beyanla yürütülüyor. Mal ihracı gibi gümrüklerden geçen bir emtia olmadığı için aslında rakamlara da çok hakim değiliz.”