Kamuda yerli yazılım, referans sorunumuzu da çözebilir

Başarsoft Yönetim Kurulu ve TOBB Türkiye Yazılım Meclisi Yazılım İhracatı Komite Başkanı Alim Küçükpehlivan, Bloomberg HT’de Zeynep Özyol’un sunduğu 60 Dakika programının canlı yayın konuğu oldu. 

Programda yazılım ihracatının günümüzdeki durumu; kamuda kullanılan yerli yazılımın artırılması ve istenen hedeflere ulaşılmasına yönelik alınması gerekli tedbirler gündeme geldi.  

“Yazılım sektörü her yıl yüzde 20-30 bir büyüme rakamına sahip fakat potansiyelimizin hala çok altındayız. Aslında bunu daha iyi yönetebilmek açısından İhracatı Geliştirme A.Ş. (İGE) kuruldu. Türk Eximbank ve İhracatçı Birlikleri’nin de içinde olduğu bir organizasyon bu. Ciddi anlamda iyi bir hizmet görüyor. Türk Eximbank 20 milyar dolara yakın kredi desteği sundu geçen yıl.”  

“Yurt dışına bir ürünü satmaya çalıştığınızda, ilk önce yerel pazardaki varlığınız sorgulanıyor. Kamu kurumlarındaki yabancı yazılım bütçelerinin sıkı takip edilerek, yerli yazılım oranındaki artışının bir hedef olarak verilmesi gerekli. Yabancı yazılım yerine yerlisi alındığında belki bir vergi indirimi sağlanabilirse (diğer ülkelerde mevcut bu uygulama), referans sorunu çözülebilir gibi görünüyor.”   

“Mal ihracının aksine bir yazılım siparişi aldığımızda, ortada teminat olarak gösterilmiş hiçbir şey yok. Bunu çözebilmenin yolu ise bizim geliştirdiğimiz teknolojilerin de bir gelir modeli içerisinde, telif hakları anlamında teminat kaydına alınması ya da alacakların sigortalanması şeklinde bir süreç olabilir.” 

Ekonomi yönetiminin özellikle ihracatta, stratejik sektörlere yönelik finansman destekleri olduğunu belirten Özyol, bu durumun yazılım sektörü açısından nasıl olduğunu sordu. Turizm başta olmak üzere hizmet ihracatının, Türkiye ekonomisine ciddi bir katkısı olduğunu söyleyen Küçükpehlivan, sektörün 2023 yılını 3,5 miyar dolara yakın bir rakamla kapattığını belirtti.  Küçükpehlivan, “Büyüme anlamında bakıldığında, yazılım sektörünü her yıl yüzde 20-30 bir büyüme rakamına sahip; fakat potansiyelimizin hala çok altındayız. Aslında bunu daha iyi yönetebilmek açısından İhracatı Geliştirme A.Ş. (İGE) kuruldu. Türk Eximbank ve İhracatçı Birlikleri’nin de içinde olduğu bir organizasyon bu. Ciddi anlamda iyi bir hizmet görüyor. Türk Eximbank 20 milyar dolara yakın kredi desteği sundu geçen yıl. Yani yaklaşık neredeyse ihracatımızın yüzde 10’una yakın bir rakam. 22,5 milyar dolarlık da sigorta desteği sunulmuş durumda. Fakat bizim açımızdan bu rakamlar potansiyelimizin altında. Çünkü tüm mevzuat, bütün kültür, mal ihracatı üzerine kurgulanmış durumda. Bakanımızda açıkladı, 2028’e kadar 8 milyar dolar ihracat hedefimiz var” dedi.  

Hizmet ihracına özel destekler üzerinde çalışılıyor 

Belirtilen hedefe ulaşılması yönünde, İGE ve Eximbank ile Hizmet İhracatçıları Birliği ve Yazılım Sanayicileri Derneği’nin yakın bir zamanda çalıştay düzenlediğini belirten Küçükpehlivan, burada sektörün işleyiş ve iş modellerini aktardıklarını söyledi. İGE ve Eximbank’ın da bu konuda gerekli hazırlıkları yaparak, sektöre daha uygun kredi desteği oluşturacaklarını ifade eden Küçükpehlivan, “İhracat yapan birçok kurumun mal varlıkları var; teminatları var. Ancak bir yazılım şirketinin, yüzlerce çalışanın dışında, çok büyük bir makine parkı veya bir fabrikası olmadığı için burada bu tür desteklerin oluşturulması zorunluluğu var. Bazı mekanizmalar üzerinde de ilerliyor süreç; kısa sürede de iyi sonuçlar alacağımızı düşünüyorum” dedi.  

 Geliştirilen teknolojilere telif-teminat kaydı modeli  

Özyol’un “Daha uygun teşviklerden kastınız nedir? Biraz detaylandır mısınız?” sorusuna ilişkin Küçükpehlivan şunları söyledi: “Örneğin bir yazılım siparişi aldığımızda, ortada teminat olarak gösterilmiş hiçbir şey yok. Bunu çözebilmenin yolu ise bizim geliştirdiğimiz teknolojilerin de bir gelir modeli içerisinde, telif hakları anlamında teminat kaydına alınması olabilir. Ya da alacakların sigortalanması şeklinde bir süreç olabilir. Yazılımcıların ihtiyacı olan şey aslında çok yüksek rakamlarda değil. Çünkü ihracatçının ihtiyaç duyduğu kredi, hammadde teminatı, hammadde temini için gerekli ciddi bir sermaye girişi. Halbuki yazılımcının o kadar büyük hammadde ihtiyacı olmadığı için bu rakamlar, yönetilebilir bir mekanizma içerisine konulabilir diye düşünüyoruz.”  

 “Kamuda yerli yazılım oranındaki artış hedef olarak verilmeli” 

Uzun zamandır geliştirdikleri yazılımlarla ilgili iki temel sorun yaşadıklarını kaydeden Küçükpehlivan, bunlardan birincisinin yerel pazardaki referans sorunu olduğunu söyledi. Yurt dışına bir ürünü satmaya çalıştıklarında, ilk önce yerel pazardaki varlıklarının sorgulandığını belirten Küçükpehlivan, kamu kurumlarındaki yabancı yazılım bütçelerinin sıkı takip edilerek, yerli yazılım oranındaki artışının bir hedef olarak verilmesi gerekliliğinin altını çizdi: “Aynı zamanda yabancı yerine yerlisi varken, yerlisi alındığında belki bir vergi indirimi sağlanabilirse (diğer ülkelerde mevcut bu uygulama), referans sorunu çözülebilir gibi görünüyor. Bizim sektörde yazılım geliştirenlere özel iyi desteklerimiz var. Fakat bu bir ekosistem. Sadece makinenin başındaki kişiye destek vermeniz yetmiyor. Bunun yanında o ürünün desteğini verebilecek, satışını yapabilecek, gidip kurumlarını gerçekleştirebilecek destek elemanlarına da destek verilmesi gerekiyor. Bu tür ihtiyaçları da belirtiyoruz.”  

 Bilişimci gençlerimiz desteklenmeli  

Bir diğer sorun olarak genç istihdamında nitelikli insan kaynağı yetersizliğini olduğunu belirten Küçükpehlivan, özellikle İngilizce bilen ve dünyayı tanıyabilen çalışanlara ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi. Küçükpehlivan, “Üniversitelerimiz ciddi bir eğitim kaynağı. Burada çözüm önerilerimiz var. Özellikle üniversitelerin son senesinde, uzun dönem stajlar oldukça önemli (birkaç üniversitemiz yeni başladı buna). Bu durum sektörün kendi ihtiyacını belirleyebilmesi ve yönetebilmesi açısından verimliliği 2-3 kat artıracak önlemler” dedi.  

Özyol’un “Yerli yazılımcıların ülkede kalması noktasında ne dersiniz? Ne kadarı yurt dışına gidiyor?” sorusuna cevaben Küçükpehlivan şunları söyledi: “Yurt dışında aslında ciddi anlamda durgunluk var. Birçok büyük şirket yazılımcı çıkarmaya başladığı için Türkiye’den şu aralar ciddi kan kaybı yaşadığımızı söyleyemiyorum. Ancak zaten ana ihtiyaç duyduğumuz nitelikli kadroların epey bir kısmını, pandemi sürecinde kaybettik. Dolayısıyla iyi eğitilmiş, sektöre hazır ve İngilizce bilen sadece yazılımcı değil, bilişimci diye tanımlayabileceğim gençlerin desteklenmesi ile bu sorunu çözebileceğimizi düşünmek yanlış olmaz.”  

 Ar-Ge ile Ür-Ge’yi karıştırıyoruz 

Sektör destekleri ve Ar-Ge teşvikleri konusunda ülkemizin iyi bir noktada olduğunu belirten Küçükpehlivan, artık sektörün ürün geliştirme desteklerine daha fazla ihtiyaç duyduğunu söyledi: “Özellikle TÜBİTAK destekleri gerçekten çok iyi bir noktada. Ancak ülke olarak Ar-Ge ile Ür-Ge’yi (Ürün-Geliştirme) karıştırıyoruz. Ar-Ge, bir şeyin test edilmesi ve çalışıp çalışmayacağının ortaya koyulması. Böyle bir ürünü çıkardığınız zaman, bunun satılabilir hale gelmesi, yani bir prototip üretmekle binlerce satılabilir, kurulabilir ve ekonomik anlamda sürdürülebilir hale getirilmesi farklı yapılar. Dolayısıyla artık bizim sektörün, özellikle ürün geliştirme desteğine ihtiyacı var.” 

 Destek geri ödemelerindeki gecikme  

Son zamanlarda sektörün en çok şikayet ettiği konulardan birinin de yurt dışı ihracat desteklerinin geri ödemelerinde yaşandığını vurgulayan Küçükpehlivan, konuya ilişkin şunları söyledi: “Firmaların hak edişleri epey gecikiyor. 6 aydan 1 yıla kadar geciken destekler söz konusu. Geçen yıl gittiğimiz bazı fuardaki firmaların yaptıkları harcamalara ilişkin, ‘Bunu size geri ödeyeceğiz’ deniyor ama üzerinden altı ay, bir yıla yakın vakit geçmiş ancak o destekler henüz ödenmedi firmalarımıza. O yüzden bu iki konu çözülürse, yani desteklerin modu biraz daha değiştirilir ve satışa daha fazla destek kaynağı ayrılırsa, sektörün çok hızlı büyüyeceğini söyleyebilirim.” 

Yazılı ve Görsel Basında Başarsoft

Bizden Haberler’i İncelediniz mi?