Küçükpehlivan, “Kamunun kullandığı yazılımın ne kadarı yerli?”

Bengü Türk Tv’de Şenol Vatansever’in hazırlayıp sunduğu ‘Teknoloji ve Gelecek’ programına konuk olan Başarsoft CEO’su ve Hizmet İhracatçıları Birliği Bilişim Komitesi Üyesi Alim Küçükpehlivan, dünyaya açılan Türkiye yazılım sektörüne ilişkin soruları cevaplandırdı.

TOBB Türkiye Yazılım Meclisi Başkanı Ertan Barut, TOBB Türkiye Yazılım Meclisi Yerli Milli Yazılım Komite Başkanı İ. İlker Tabak ve Dijital Biz Dergisi yazarı Arzu Tufan’da, programın diğer konuklarıydı. 

Kamuda kullanılan yerli yazılım artırılmalı.

Konuşmasında, “Kamuda şu an çalışan yazılımların ne kadarı yerli, ne kadarı yabancı?” sorusunu gündeme getiren Küçükpehlivan, bir an önce bu envanterin çıkarılması gerekliliğine dikkat çekti. Sektöre sadece yüzde 15 fiyat avantajı vererek, yerli firmaları desteklemenin mümkün olamayacağını söyleyen Küçükpehlivan, her kamu kurumunun, yüzde kaç yabancı yazılım kullandığına ilişkin bir envanter çalışması yapmaları gerektiğini kaydetti: ”Kamu kurumlarımız bir envanter çalışması yaparak, bir durum tespiti yapmalıdır. Bu tespitin ardından 2 yıllık, 5 yıllık ya da bir tarih belirleyip, (örneğin 2030 yılı denebilir) o tarihe kadar yerli yazılımı yüzde kaça çıkaracağını, yabancı yazılımı yüzde kaça indireceğini hedef olarak koyması gerekiyor. Bütün kamu kurumlarından bunu bekliyoruz.”

Envanter çalışmasının, sektöre faydasını bir örnekle açıklayan Küçükpehlivan, şunları söyledi: “Benim burada geliştirdiğim yazılımı, diyelim ki İspanya Telekomünikasyon Bakanlığına götürüp anlatmak istiyorum. Diyecekler ki, siz kendi ülkenizde, eş değer kuruma bu yazılımı verdiniz mi? Vermediyseniz,  ağzınızla kuş tutsanız satamazsınız. Bu Rusya’da stat yapmak gibi değil yani. Siz kendi bakanlığınıza satamadıysanız, İspanyolları etkileyemezsiniz.”

Sunucu Vatansever’in, “Kamu kurumları, kendi bilgi işlemlerinde kendi yazılımlarını geliştiriyorlar. Bu durum özel sektöre zarar veriyor mu? Sorusuna karşılık olarak Küçükpehlivan, özel sektörün aslında tecrübesiyle en iyi çözümü sunduğunu söyledi: “Özel sektör, bir yazılımı bir yere verdiği zaman, onu on kere daha başka yerlere de yaptığı için, aslında teknolojiyi de takip ettiğinden en iyi çözümü geliştirip getiriyor ilgili kuruma. Örneğin Tarım Bakanlığısınız, çiftçi takip sistemi geliştireceksiniz. Müşteri ya da tedarik takip sistemi gibi bir şey. Ben bunu yazılım sektöründen tedarik ettiğim zaman, aslında güvenlikten tutun birçok databaseden faydalanabiliyor ve erişebiliyorum. Ama bunu bakanlık nezdinde yapmaya kalksam; veri tabanı teknolojisine, güvenliklere, uzaktan erişimlere kadar birçok şeyi öğrenmem lazım. Sonuçta da bir tane müşterisi olacak. Bu durum bir israf haline geliyor. Dolayısıyla optimizasyon anlamında baktığımızda, klasik mühendis yaklaşımıyla bunu dışarıdan aldığınızda, şurası olmamış diyebiliyorsunuz, yani yaptırım gücünüz var. Ayrıca o firmanın aslında birkaç yere aynı yazılımı yapmasından dolayı edindiği tecrübe ve birikimine de, bedavadan erişim şansınız oluyor.”

Özel sektör-üniversite iş birlikleri, stajla da birleştirilmeli  

Üniversitelerin, yazılım sektöründe daha etkin bir oyuncu haline gelmelerinin önemine dikkat çeken Küçükpehlivan, üniversite-özel sektör iş birliklerinin, mutlaka kontrol edilen bir yapıya kavuşturulması gereğine vurgu yaptı: “Kamu ya da özel sektörün üniversitelerle iş birlikleri, tedarik zincirimiz içerisinde mutlaka kontrol edilen bir nokta olarak sisteme dahil edilmeli. Sizin üniversite ile kaç iş birliğiniz var? Ne kadar sonuç ürettiniz? Bu durumum tespitini, yerli yazılım belgelerine mi koyarız, kamu ihalelerine mi koyarız ama bu iş birlikleri, mutlaka kontrol edilen bir nokta olarak gelmesi lazım. Üniversiteleri oyunun içine koy ki; oradan yetişen öğrenci de mezun olduğunda, sizin sektöre hazır gelsin. 30-40 günlük stajlarla bu mümkün değil. En az 6 aylık, 1 yıllık uzun stajların olması lazım. Dolayısıyla üniversite-özel sektör iş birliğinin, stajla da birleştirilerek yapılması çok ciddi bir katkı sağlayacaktır”

“Yazılımcıların krediye erişimlerine ayrı bir mekanizma gerekli”

Soru üzerine yazılım sektörünün, finansmana erişim noktasında yaşadığı sıkıntıları da dile getiren Küçükpehlivan; sektörün, karşısında ipotek gösterebileceği fabrika ya da üretim hardlarının olmadığını, dolayısıyla yazılım sektörü için farklı bir mekanizmanın işletilmesi gerektiğinin altını çizdi: “Krediye erişmeleri gereken küçük veya büyüme hedefinde olan firmaların, krediye erişimlerinde klasik mal üreten sektörlerden farklı bir mekanizma ile teminatlandırılmaya ihtiyaçları var.” 

“Çok ciddi anlamda dijital otoyollara ihtiyacımız var”

Amerika’da download hızının 25 megabitin altında olması durumunda, bulunduğunuz yerin ‘fakir bölge’ sayıldığına dikkat çeken Küçükpehlivan; Türkiye’nin çok büyük bir bölümünün, maalesef bu durumda olduğunu söyledi: “Çok ciddi anlamda dijital otoyollara ihtiyacımız var. Download, upload hızlarının Adana’da da, Seferihisar’da da, Bayburt’ta da sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlarsak; dünyaya entegre olabilen genç bir nüfusla, iyi bir yazılım ülkesi haline gelir ve her sektöre destek olabiliriz.”

Deprem vergisine karşı değiliz ama!

Deprem vergisine karşı olmadıklarını ve ulus olarak herkesin elinden geleni yapmasını istediklerini kaydeden Küçükpehlivan; ancak geçtiğimiz yıllarda devletin verdiği desteklerin, üçte ikisini geri istediğini söyledi. Bu durumdan, sektör olarak yaklaşık 22 bin firmanın etkilendiğini belirten Küçükpehlivan; bu desteklerin son taksitlerinin de ödendiğini ve bu durumun büyük bir sorun yarattığını vurguladı: “Vergi, geçmişe dönük olarak istendi. Biz bu teşvikleri çalışanlarımıza maaş olarak dağıttık. Hatta yatırım almış girişimler içinse, bu durum daha büyük bir zarar yarattı. Örneğin aldıkları bir milyon dolar yatırımın, 100 bin dolarını, devlete vergi olarak vermek durumunda kaldılar. Şu an bütün bu girişimler, merkezlerini yurtdışına taşıyorlar. Çünkü böyle bir regülasyondan bir daha etkilenme korkusu içindeler. Dolayısıyla bakanlığın bu konuda bir an önce iyileştirici bir adım atmasını bekliyoruz.”

Yazılı ve Görsel Basında Başarsoft

Bizden Haberler’i İncelediniz mi?